23 Nisan 2024
İstanbul
GEZİ & SEYAHAT LAFLAF

İstanbul Suriçinde Gezilecek Yerler

Büyük bir film  perdesidir İstanbul. Farklı dönemlerde, farklı oyunculara açılan perde! Tarihi Yarımada,  çevrilen filmlerin sıkı dekorlarından biridir. Bu büyük dekor; kanla, güneşle, kalabalıkla, tarihsel olaylarla süslenmiştir.

Suriçi’nin büyük bir kısmı İstanbul-Fatih ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. İstanbul’da gezilecek yerlerin büyük bölümünü oluşturan Tarihi Yarımada’da çoğunlukla Roma ve Bizans İmparatorluklarının eserleri yer alırken, Fatih’in iç kısımları Osmanlı İmparatorluğunun eserleriyle hayat bulmaktadır.

Tarihin derinliklerine indiğimizde, Bizans İmparatoru Konstantin, imparatorluğunun başkenti olarak burayı seçti. Fatih Sultan Mehmet’e şehrin anahtarı burada verildi. İmparatorlukların ihtişamı, padişahların saltanatları, isyanların ilk hareketleri Tarihi Yarımada’da başlamıştır. Yüzyıllar boyunca, imparatorlar, krallar ve dünya milletleri hep burayı düşlemiştir.

 

 

İstanbul‘a gelen yerli ve yabancı turistlerin ilk uğrak yeri, hiç şüphesiz Tarihi Yarımada olmuştur. İstanbul’un en güzel, içinde gezmesi en keyifli bölgesi Tarihi Yarımada dersek yanlış olmaz.

Osmanlı klasik mimarisinin ve Bizans mimarisinin neredeyse tamamı burada bulunabilir. Her metrekaresinde tarihle karşılaştığınız, zamanın binlerce yıl arasında durmadan geçişler yapar.

EminönüSirkeciSultanahmet ve Ayasofya ÇevresiKapalıçarşı ve HanlarBeyazıtLaleliAksaraySüleymaniyeZeyrekVefa oradan Fatih semtinin iç kısımlarına doğru inen güzergahı sınır kabul ederek Tarihi Yarımada’da gezilecek yerler noktasında turumuza başlayalım.

Dünya tarihinin yaşayan en önemli tanıklarından biri olan İstanbul’un Tarihi Yarımada’sına hoş geldiniz.

İstanbul Tarihi Yarımada Gezilecek Yerler Listesi

1. Eminönü ve Sirkeci

 

Eminönü, Tarihi Yarımada’da görmeden dolaştığımız yerlerden birtansidir. Tarihi Yarımada’da gezilecek yerlerin ilki Eminönü Meydanı ile başlar. Her gün milyonlarca insan geçer Eminönü’nden. Vapur hattı trafiğinin, klasik boğaz gezisi yapan gemilerin ve İstanbul’un birçok yerine giden otobüslerin sefer noktası yine burasıdır.

En güzeli Eminönü sokaklarında kendini kalabalığa bırakmaktır. Yol ayrımının sağa mı, sola mı gideceğini düşünmeden hareket edip ilginç ürünler satan dükkânlara baka baka gezebilirsiniz. Kalabalığın yorduğu anda ise Sirkeci Tren Garı’na girip eski peronun oradaki banklarda oturup kafa dinlemek ayrı bir zevktir. Garın içerisindeki çay ocağında taze bir çayla içinizi ısıtabilirsiniz. Öte yandan Sirkeci Garı günümüzde çeşitli festivallere ve sergilere ev sahipliği yapmaktadır.

Mısır Çarşısı‘ndan mutfağınızda muhteşem sofralar kurmak için gereken tüm baharat ve malzemeleri tedarik edebilirsiniz. Ama çarşıya girmeden önce geleneği bozmayanlardansanız, Yeni Cami önündeki güvercinlere yem atarak tura başlayabilirsiniz. 1 Lira verip bir kap yem alabilir ve çektirdiğiniz hatıra fotoğrafınızla gezinize anlam katabilirsiniz. Ne de olsa tarihi yerler asla gündemden düşmüyor, tam tersi hep revaçta oluyor.

Yeni Cami’yi keşfettikten sonra günümüzde yerli ve yabancı turistlerin gözdesi olan Mısır Çarşısı’na girebiliriz. Her çeşit baharatı bir arada bulmak mümkün olduğu gibi çeyiz alışverişlerinde de kültürel ürünlere ulaşabilirsiniz. En azından fikir olması açısından gidip gezilmesini tavsiye ederiz.

Yeni Cami’nin külliyeleri içinde yer alan Mısır Çarşısı’nda, eskiden Mısır’dan ve özellikle Kahire’den gelen mallar ve baharatlar satılırmış. Ayrıca İstanbul’a gelen turistlerin evlerine götürebilecekleri her türlü hediyelik eşya da buradaki dükkânlarda satılıyor.

Mısır Çarşısı’ndan çıkıp Yeni Cami’ye yakın bir konumda olan Sirkeci sizleri bekliyor olacak. Sirkeci’de gezilecek yerlerin başında Büyük Postane binası gelir.

Sirkeci’de bulunan Büyük Postane ve içerisinde bulunan müze hafta içi her gün hizmet vermektedir. Büyük Postane ve müze, hafta içi her gün 08:30 ile 17:00 saatleri arasında açıktır. Bu tarihi Büyük Postane ve içerisinde yer alan müze hafta sonları hizmete kapalı durumda bulunmaktadır.

2. Sultanahmet

İstanbul’da gezilecek yerlerin en önemli yerlerinden biri Sultanahmet Meydanı‘dır. Kentin turizme açılan en büyük kapılarından biri olan Sultanahmet, İstanbul’u her sabah şehrin ortasından yükselen ezan sesi ile uyandırır.

Güneş önce Sultanahmet’e altı minareli mabedden çevreye süzülerek doğar. Payitaht kentine yolu düşenler önce onu Sultanahmet Cami‘sini görmek ister. En son onunla vedalaşır.

Bu meydan tarih boyunca farklı isimlerle anılmış. Romalılar buraya Hipodrom Meydanı demiş. Osmanlılar At Meydanı demiş ve cirit müsabakalarını burada yapmış. Hatta Osmanlının en namlı sadrazamları konaklarını genelde buralara inşa etmiştir.

Pargalı İbrahim Paşa yada bizim bildiğimiz adıyla Makbul İbrahim Paşa meşhur Sadrazamın konağı halen bu meydandadır. Geçmişte saray, günümüzde Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet vermektedir. Giriş ücretinin 25 TL olduğu müze tatil günleri hariç her gün açıktır. Müze kartı ile yıl içerisinde sınırsız giriş yapmanız mümkündür.

Meydanın en belirgin yapısı da Sultanahmet Camii… Ayasofya’nın tam karşısında bir mimari mücevher gibi duran Sultanahmet Camii, aralarındaki benzerliklere rağmen Ayasofya’dan yaklaşık bin sene sonra yapılmış.

Sultan I. Ahmed tarafından Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’ya yaptırılan cami, mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileri ile yapıldığından Avrupalılarca Mavi Camii olarak adlandırılmış. Sultanahmet Camii, Ayasofya’nın 1934 yılında camiden müzeye çevrilmesinden sonra İstanbul’un ana camisi pozisyonuna gelmiştir.

Sultanahmet meydanına gelen herkesin dikkatini en çok çeken, şüphesiz Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş’ın olduğu bölgedir. Tarihi Yarımada’da gezilecek yerlerin en başında yer alan Sultanahmet Meydanı’nda sırasıyla incelediğimizde Dikilitaş’ın öyküsünün aslında Mısırda başladığını öğreniyoruz.

Mısır’da bu taş yer altı yatağından çıkarıldığında tarihler M.Ö. 1500 göstermekteydi. Dikilitaş hem sahibi olan Mısırlılar, hem onu getiren Romalılar için hüküm, güç ve galibiyet demektir. Ancak hepsi dünya sahnesinden çekildi, geriye ihtiyar bedeni bir taş parçasından ibaret olan bu yapı kalabildi. İşte bu yüzden Dikilitaş’a ne zaman giderseniz gidin, duyabilenler için dünyanın geçiciliği hakkında bir öykü anlatmakla meşgulken bulursunuz.

Dikilitaş’ın hemen yanında, ilk bakışta dikkat çekici bir yanı yokmuş gibi duran Yılan Sütun üç demir parçasının burgu halinde bir araya gelmesiyle oluşturulmuş. Yılan Sütun sembolü ve diğer sembollerin gerçek yüzüne biraz vakit ayırıp, dikkatle bakıldığında hiç kuşkusuz bizleri binlerce yıllık tarihi mecraya götürecektir. Bu anıtın ikonik değeri ise Perslere karşı birlikte hareket eden Yunan şehir devletlerinin birleşmesini temsil etmesidir.

Günümüzde Yılanlı Sütun’un görüntüsü ilk halinden oldukça farklıdır. Yılanların iki kafası ve başları üzerindeki kazan uzun uğraşlara rağmen bulunamamıştır. 19 yüzyılda yapılan bir kazıda yılan başlarının bir tanesi bulunmuş ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Sultanahmet meydanında bulunan eserlerin sonuncusu olan Örme Dikilitaş, 32 metre uzunluğundadır. Hipodromda yarışan atlılara dönüş işareti veren bu eser restore edildiğinde bronzla kaplanmıştı. Ancak Latin istilası esnasında bu bronzlar sökülmüştür.

Sultanahmet’te gezilecek yerler arasında; Küçük Ayasofya Camii, Soğukçeşme SokağıDede Efendi Evi ve Vakıflar Halı Müzesi gibi birbirinden güzel diğer mekanlar ziyaretçilerine yıllardır ev sahipliği yapmakta.

Tüm bu eserleri gezdikten sonra Sultanahmet ve çevresinde sevdiklerinize, hediyelik eşya satın almak istiyorsanız, doğru yerdesiniz demektir. Geleneksel hediyelik eşya ve takı ürünleri satan pek çok sayıda mağaza var.

Sultanahmet ve çevresinde cebinize uygun çok sayıda otel ve pansiyon bulunmaktadır. Meydanın her bir sokağında ve Beyazıt’a giden cadde boyunca yer alan kafe ve restoranlarda tamamen Türk ve dünya mutfağından sayısız lezzetleri tatmak mümkün. Günün yorgunluğunu atmak ve yemek yemek için meşhur Sultanahmet Köftecisi ilk tercihiniz olabilir.

3. Ayasofya ve Çevresi

Kubbeleri gökyüzüne ulaşan bu ihtişamlı yapı dışarıdan kusursuz görülür, ama bununla da kalmaz. İçerisindeki incelikler ve sanatla işlenen ayrıntılar ziyaretçilerinin hayretini hep ayakta tutar.

Roma imparatorları, kendiden önceki diğer imparatorlardan daha büyük olduğunu göstermek için büyük yapılar inşa eder. Her imparator kendi büyüklüğünü göstermek ister. İşte bu sebeple Jüstinyanus Ayasofya’yı gerçekten özenerek yaptırmıştır.

Mozaiklerine ve günümüz insanının bile hayrete düşüren büyüklükteki kubbesine hayran kalacağınız yapı, Sultanahmet CamiiTopkapı Sarayı ve Yerebatan Sarnıcı’na birkaç adımlık mesafede yer alıyor.

İmparator Jüstinyen’in isteğiyle inşa edilen Ayasofya, dünyadaki en önemli mimari yapılardan biri olarak kabul ediliyor. 10 bin işçi ve 100 ustanın yapımında çalıştığı yapı, dönemin en meşhur iki mimarı tarafından tasarlanmış.

Ayasofya’ya giriş ise yaz ve kış aylarında değişmektedir. Müze Kartı olmayanlar gişelerden temin edebilirler.

  • Ayasofya Giriş Ücreti: 40 TL
  • Yazın – Açılış ve Kapanış: 09:00 -19:00
  • Kışın – Açılış ve Kapanış : 09:00- 17:00

Ayasofya çevresindeki atlanılmaması gereken yapılardan biri de “Sultan Türbeleri”… Girişin hemen sağ tarafında orijinal olarak yapılan ama daha sonra Sultan I. Mustafa ve Sultan İbrahim’in türbeleri haline getirilen yapıdır. Osmanlı Padişahları ve hanedanın bir çok ferdi burada yatmaktadır.

Aya İrini Kilisesi, Topkapı Sarayı’nın dış avlusunda ve sarayı çevreleyen surların içerisindedir. İstanbul’un en eski kilisesidir. İmparator Konstantin tarafından 330 lu yıllarda yaptırılmıştır. Roma dönemine ait bir pagan mabedinin kalıntıları üzerine kurulan Aya İrini, 532’deki Nika ayaklanması esnasında yıkılmıştır.

I. Jüstinyanus’ün yeniden yaptırdığı Kilise, aradan geçen zamanda depremler ve isyanlar nedeniyle tahrip olmuştur. Yapılan restorasyon çalışmaları sonucu günümüzde son şeklini alan Aya İrini, bugün müze olarak kullanılmasının yanında çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.

Dünyanın  önemli müzeleri arasında yer alan İstanbul Arkeoloji Müzesi, Osman Hamdi Bey’in 29 yıl süren büyük çabaları sonucunda dünyanın sayılı müzeleri arasına girer. İki kat olarak tasarlanan bugünkü müze binası 1891’de yapılmıştır. Giriş kısmı üçgen alınlıklı ve dört sütunlu, megaron tipli antik bir tapınak cephesine benzetilmiştir.

İstanbul’un Neo-Klasik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan Arkeoloji Müzesi, Türkiye’de müze binası olarak planlanarak tasarlanmış ilk binadır.

Geniş merdivenlerle ulaşılan giriş dörder sütun üzerinde yükselen alınlıklar ihtişamlı bir görüntü verir. Müze’de Balkanlar, Afrika, Anadolu ve Mezopotamya’dan Arap Yarımadası’na ve Asya’ya kadar, Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içinde yer alan medeniyetlere ait yüzlerce eser bulunmaktadır.

Arkeoloji Müzesi Pazartesi günleri kapalı olmala beraber bir yıl boyunca müze kartı ile sınırsız bir şekilde ziyaret edebilirsiniz.

  • Giriş Ücreti: 20 TL
  • Yazın Açılış ve Kapanış: 09:00 – 19:00
  • Kışın Açılış ve Kapanış: 09:00 – 17:00

Yerebatan Sarnıcı, hiç şüphesiz İstanbul’un yerli ve yabancı turistlerce en çok dikkat çeken yerlerinden birisi. Tarihi Yarımada’da Sultanahmet Meydanı’nın yakınındaki Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un en büyük sarnıçlarından ve mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Sarnıcın giriş ve çıkış saatleri diğer yerler gibi değişiklik göstermektedir.

Haftanın her günü açık olan Yerebatan Sarnıcı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından işletildiği için müze kartı geçerli değildir.

  • Giriş Ücretleri: Türk Vatandaşları 5 TL – Turistler: 10 TL
  • Yazın Açılış ve Kapanış: 09:00- 18:30
  • Kışın Açılış ve Kapanış: 09:00 – 17:30

4. Topkapı Sarayı

Geniş yolları, mermerden çatıları, bahçeleri ve haremiyle çok özel bir yerdir Topkapı Sarayı. Tarihi Yarımada’yı anlamak için İstanbul’da gezilmesi gereken önemli müzelerden birisidir. İstanbul’un ilk tepesinde bulunan saray, aynı zamanda şehrin en eski yerleşim yerlerinden birine kurulmuştur.

İstanbul, tüm ihtişamı ile imparatorları büyülemiş ve hepsi Tarihi Yarımada’ da bir “ev” yaptırmıştır kendisine. Fatih Sultan Mehmet, bugünkü Topkapı Sarayı’nın olduğu bölgeyi gördüğünde, buranın stratejik bir yer olduğuna karar vermiş.

1459’da inşa edilen saray; köşkler, daireler, setler ve çiçek bahçelerinden oluşmuştur. Dördü kara tarafında, üçü de deniz tarafındaki surlarda toplam yedi kapısı ve yedi yüz bin metrekarelik bir alana yayılan Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Aya İrini’yi de birinci avlusunda barındırmaktadır.

Salı günleri hariç haftanın her günü ziyarete açık olan Topkapı Sarayı’na Müze Kart ile bir yıl boyunca sınırsız bir şekilde ziyaret edebilirsiniz. Hemen hatırlatalım, müze ve ören yerleri dini bayramların birinci günü saat 13:00’e kadar kapalıdır.

  • Giriş Ücreti: 40 TL
  • Harem Bölümü: 25 TL
  • Yazın Açılış ve Kapanış: 09:00-19:00
  • Kışın Açılış ve Kapanış: 09:00-17:00
  • Harem Bölümü Giriş Ücreti: 25 TL (Müze kartı harem bölümünde geçerli değildir.)

5. Beyazıt Meydanı ve Çevresi

 

Beyazıt Meydanı, Sultanahmet’ten Beyazıt istikametinde; Divan Yolu’nun sona erdiği, tramvay yolu üzerinde oldukça merkezi bir konumda turistlerin ve İstanbulluların sıkça ziyaret ettiği bir alışveriş semti desek yanlış olmaz.

Kapalıçarşı ve Sahaflar Çarşısı da buradadır. Özellikle yabancı turistler için olan sayısız giyim mağazası ile 24 saat canlıdır. Bugünkü Beyazid Meydanı ve çevresi Bizans döneminde,  şehrin en büyük meydanı ünvanını taşırdı.

Fatih Sultan Mehmet tarafından Eski Saray’ın yaptırılmasıyla bir saray meydanı niteliği kazandı. Yıllarca kendi kaderine terk edilen Beyazıt Meydanı’nda ilk yapılandırma, Abdülaziz döneminde yapıldı. Osmanlı döneminde bir saray meydanı olan bugünkü Beyazıt Meydanı İstanbul’un kent imgesini oluşturan temel unsurlardan biridir.

Meydanın hemen yan tarafında bulunan Beyazid Camii Sultan II. Beyazid tarafından yaptırılmış, İstanbul’un önemli camilerindendir. Beyazıt Meydanı’nda gezilecek müzeler arasında yer alan Türk Hat Sanatları Müzesi, II. Beyazıt Külliyesi bünyesinde, Beyazıt Medresesi içerisinde yer almaktadır.

Beyazıt Kulesi de tarihi yarımadaya hakim bir konumda bulunan önemli kulelerden birisidir. Akşamları hava durumunu gösteren kule ışıklarıyla İstanbul’a ayrı bir güzellik katmaktadır. Beyazıt meydanı yakınında bulunan  Sahaflar Çarşısı da İstanbul’un en önemli kitapçılarındandır. Burada en eski sahaf dükkanları, ikinci el kitaplar, antikacılar ve sokak seyyahlarını bulabilirsiniz.

6. Kapalıçarşı ve Hanlar

Beyazid Meydanı ve çevresini kaplayan Kapalıçarşı, Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u aldıktan sonra şehir de çarşılar, dükkânlar, hanlar, hamamlar ve camiler yapılmasını emretmesiyle ortaya çıkan eserlerden biridir.

Başlarda, Ayasofya’ya gelir sağlaması amacıyla kumaş satılmak için kurulmuş, sonrasında ise kıymetli eşyaların alımına ve satımına tahsis edilmiştir.

Her dönemde insanlara ilham olan Kapalıçarşı, yabancı seyyahların ve Evliyaların kitaplarında bir peri masalı gibi tasvir edilirken, ünlü ressamların fırçalarında ise bin bir gece masalları gibi hayat bulmuştur.

İçerisinde altmışaltı sokak, yirmi dört büyük kapı, on altı büyük han, iki bedesten, bir hamam, beş çeşme, iki cami, on medrese bulunmaktadır. Yüz doksan yedi çeşit farklı ürün bulunduran çarşı, kırk beş bin bin metrekarelik alanıyla dünyanın en büyük kapalı çarşısı unvanına sahiptir.

Kapalıçarşı’ya ulaşım son derece kolaydır. Beyazıt – Kapalıçarşı tramvay durağındadır. Tramvaydan indiğinizde hemen Çarşıkapı’yı görüyorsunuz.

  • Kapalıçarşı açılış ve kapanış saatleri: Pazar günleri hariç 08.00-19.00 saatleri arasında açıktır.

 

8. Süleymaniye Camii ve Çevresi

Tarihi Yarımada’da gezilecek tarihi yapıların belki de en önemli yapısı Süleymaniye Camii’dir. Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük mimarı Mimar Sinan tarafından yapılan Süleymaniye Camii, bulunduğu semt sizi zamanda yolculuğa çıkaracaktır..

Camiye ulaşmak için Kabataş-Bağcılar Tramvay Hattını kullanabilirsiniz. Laleli-Üniversite durağında inip, buradan kısa bir yürüyüş yaparak Süleymaniye Külliyesi‘ne ulaşırsınız.

Kısa bir yürüyüşten sonra ulaşacağımız Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olan Süleymaniye Camii, İstanbul’un ufkunda tüm görkemi ve heybetiyle durur. Yüzyıllar sonra ve daha yüksek inşa edilen binalar bile onun yanında küçük ve basit kalmıştır.

16. Yüzyılda bir padişahına yakışacak şekilde şehrin en güzel ve en büyük külliyesi olarak yapılmış bu mimari yapı aynı zamanda Kanuni Sultan Süleyman ve muhterem eşi Hürrem’in de ebedi istirahatgahı olmuştur. Süleymaniye’nin cami özellikleri oldukça ilginçtir.

Camiye yakın olan iki minarede üç, diğer tarafında kalan minarelerinde ise ikişer şerefe yapılmıştır. Minarelerde, toplam on şerefenin anlamı, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nun 10. Padişahı olmasını temsil etmektedir.

Süleymaniye külliyesinin içerisinde meşhur kuru fasülyeciye uğramadan geçmemenizi tavsiye ederiz. Yerli ve turistlerin sevdiklerine hatıra hediyelikler alabileceği dükkanların arasında gezerken Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesiyle  karşılaşacaksınız. Nadir ve son derece kıymetli eserlerin bulunduğu bu kütüphane kültürel mirasımızın korunmasına adına bir milli sermaye niteliğindedir.

Bu kutsal mabedin mimarı Koca Sinan’ın kabri caminin bahçesine bir kaç adım mesafededir. Mimar Sinan’ın vefatından sonra 1930’lu yıllarda ırkçılığın artması sebebiyle yüksek başarılara sahip insanların ancak beyaz ırktan çıkabileceği düşüncesiyle Mimar Sinan’ın Türk olmadığı iddiası ortaya atılıyor. Bunun üzerine Türk Tarih Kurumunun oluşturduğu bir heyetle Sinan’ın türbesi açılıyor ve antropologlar tarafından kafatası incelenip Sinan’ın Türk olduğu ispatlanıyor. Ardından bir antropoloji müzesi kurulması hayaliyle kafatası tekrar yerine konmuyor ve müzenin açılmamasıyla beraber kafatası da kayboluyor. Bugün hala nerede olduğu bilinmiyor.

 

 

About The Author

Leave feedback about this

  • Quality
  • Price
  • Service

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field
Choose Image
Choose Video

X