18 Nisan 2024
İstanbul
AHLAK

Nereden çıktı bu korona?!

Ne güzel her sabah erkenden uyanıyor sevdiklerimize gülücükler saçarak kahvaltımızı yaptıktan sonra işimize gidiyor, mesai saatinden sonra arkadaşlarımızla en sevdiğimiz kafede buluşup hoş sohbetler ediyor, kaliteli vakitler geçiriyorduk. Her gün bir önceki günden daha güzel ve verimli olduğu için Allah’a sonsuz şükürler ediyor ve bu hayatın hep bu şekilde devam etmesini diliyorduk. Hafta sonları alışverişe çıkıyor hoşumuza giden bir ayakkabıyı yahut bir bluzu kaçırmaktan imtina ediyorduk. Moralimizi bozacak şeyler yaşarsak saçlarımızın rengini değiştiriyor ya da kafa dağıtmak için alıp başımızı yollara düşüyorduk. Sonra adamın biri çıktı çok da lezzetliymiş gibi bir yarasa yedi ve  dünyayı ne hale getirdi!

Her gün ölen insanların sayısını tuttuğumuz tablolar oluşturduk. Hastanelerde insanları tedavi etmekle ölüme terk etmek arasında tercih yapmaya mecbur hale geldik. Haftalardır evlerimize kapandık. Sevdiklerimize bir metreden daha fazla yaklaşamaz olduk. Günlerimiz ve gecelerimiz birbirine karıştı da hangi kitabı okuyacağımıza, hangi filmi izleyeceğimize bir türlü karar veremedik.  Dört duvar arasına sığamadığımızdan mutfağın yollarını aşındırdık. Telefon ekranlarından dünyaya açılan pencereler bulduk kendimize. Başımızı kaldırmak istemedik.

Peki gerçekten yukarıda bahsettiğim kadar toz pembe hayatlarımız mı vardı? Ya da bu pembelik olarak anlattığım kısım yaşamak istediğimiz, hayatta bulunma amacımızın anlamını ortaya koyan ideal bir düş müydü, yoksa üç günlük dünyanın tatlı yüzü mü?

Böyle anlattığıma bakmayın ben de en az sizin kadar evdeyim. Ve bu durumun gerçekten ne kadar da yaşanması zor olduğunun farkındayım. Sadece bireysel olarak değil bütün dünyanın dengelerinin alt üst olduğunu görmekteyim. Sanki dünya dönüş hızını yavaşlatmış da zaman geçmek bilmez olmuş, sokaklar boşalmış. Esnaf gün sonu raporu alırken tedirgin, babalar eve ekmek getirirken.. Annelerse önce acaba sirkeyle mi temizlemeli ekmeği diye düşünmekte. Hatta benim annem düşünmeden temizliyor.

Hadiseler bize bir şey mi anlatmaya çalışıyor?

Evet dünyanın başında kara bulutlar… Bir şekilde kendimizi motive edip her şeyin normale döneceğine inanıyoruz. Bu sürede de hayatımızı erteliyoruz. Ne zamana kadar? Mesele gerçekten sadece yarasa yiyen bir adamdan mı ibaret? Dünya üzerinde ilk ve tek olarak yarasa yiyen insan bu adam mı?  Ya bu yaşanılanların bize anlatmak istediği bir mesaj varsa? Felaketlerle başlayan 2020 yi var eden Allah’ın fark etmemizi istediği bir şeyler varsa gözümüzü açmayı daha ne kadar erteleyeceğiz ? Bence dış dünya ile bağlantılarımız bu kadar kısıtlanmışken, tabiri caizse cebren bir inziva hayatı yaşamaya başlamışken iç dünyamıza yönelmenin tam zamanı!

Elektriklerin kesildiği bir cuma akşamı yazıyorum bu yazıyı. Bütün mahalle karanlığın içine saklanmış adeta. Görmek isteyene Allah’tan başka gerçek yok dedirtecek bir akşam.  Yapılan iyiliklerin karşılığının kat be kat verildiği şu mübarek aylarda yapabileceğimiz en güzel şey belki de camdan dışarıya, gökyüzüne, başkalarının hayatlarına ya da eski fotoğraflara değil de kendimize dönüp bir bakmaktır. Kendimizi sorgulamak, iç muhasebemizi yapmak için başka fırsatımız olup olmadığını bilmiyoruz. Kıymetini bilmediğimiz bir anı daha ertelemektense ebedileştirmenin daha karlı olacağını düşünüyorum. Allah’la irtibatımız ölçüsünde güçlü ve özgür olabiliceğimize  inanıyorum. Yunus (a.s) kavmi gibi yeteri kadar tövbe edersek, üzerimizdeki kul haklarından arınabilirsek, kırdığımız kalpleri onarabilirsek bu sınav sorusunu boş bırakmadan geçebiliriz diye ümit ediyorum. Önemli olan Bize verilen süreyi nasıl ve ne şekilde değerlendirdiğimiz. O yüzden daha fazla geç kalmadan şu anımızın kıymetini bilmeli ve iç dünyamıza yönelmeliyiz.

 

About The Author

Leave feedback about this

  • Quality
  • Price
  • Service

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field
Choose Image
Choose Video

X