26 Nisan 2024
İstanbul
GEZİ & SEYAHAT

Bence Adaya Gidilir, Neden Mi?

Herkese Merhabalar,

Sizce de şöyle bir manzara eşliğinde kendimizi masmavi bir yolculuğa bırakmanın zamanı gelmedi mi? Geldiii, dediniz değil mi? O halde GOOOO (gidelim)! Pandemiden (henüz bitmedi) dolayı sizleri çok uzaklara götürmüyorum merak etmeyin. Hafta sonlarımıza renk katmak için bir müddet hepimizin avucunun içi gibi bildiğini düşündüğü fakat bilmediği İstanbul ve çevresinde biraz gezineceğiz.

Bu hafta sonu rotamda Büyük Ada (Princess Island) vardı.
Kaptık fotoğraf makinelerini düştük yola.

aya yorgi
(Gidiş yolunda vapurdan)

 

Fakat yola bakın. Düşülmeyecek gibi mi ? Hayıırr! İlk fotoğrafı çektikten sonra yol boyunca Orhan Veli’nin “Beni bu güzel havalar mahvetti.” dizeleri yankılandı beynimde. Belki birkaç martıya ses atsek onlar da dizelere katılırlardı.

Orhan Veli’ye doyum olmasa da adaya doğru devam ediyoruz alabildiğince mavili ve martılı yolda.Hepimizin bildiği gibi adalar deyince her tarafın rengarenk çiçekli ağaçların olduğu, bisikletle gezinebildiğimiz ve mümkünse de denize girebildiğimiz, İstanbul’a en uzağının iki saat kadar sürdüğü yerler geliyor.

Eğer İstanbul Avrupa yakasından yola çıkıyorsanız sırasıyla Kınalı Ada, Burgaz Ada, Heybeli Ada ve Büyük Ada şeklindedir. Şu an Büyük Ada’dan bildiriyorum sayın okurum.

Gerçekten çok güzel! Birkaç zaman öncesinde faytonların trafiği ve insan trafiği birleştiğinde katlanılmaz olan yer, faytonların kaldırılmasıyla mükemmel olmuş. Hem atlarımız adına mutluyuz hem de etrafın sakinleşmiş olmasından.

Peki kaç kişi itiraf edecek adanın tüm alt kısımlarını gezip, Aya Yorgi Manastırı’na çıkan yokuşa geldiğinde geri döndüğünü? İzninizle ilk olarak ben itiraf edeyim. Büyük Ada’ya çok kez gittim fakat yokuş korkutunca tıpış tıpış aşağıya indim. Ama kararlılığımı bozdum.

İnanamayacaksınız ikinci kezdir tepiyorum bu yokuşu ! Dünya için küçük bizim için büyük olan adımlar işte… Kendisinin ufak bir tarihçesini de sizinle paylaşmak isterim.

Neticede bu yokuşu ikinci kezdir çıkmış biriyim.  Patrikhane kayıtlarından elde edilen bilgilere göre Aya Yorgi Manastırı’nın inşa ediliş tarihi 1751’dir.

Bu tarihte inşa edilmiş olan küçük kilise, şapel ve dua yeri eski kilise olarak bilinir ve iki katlı, kiremit örtülü küçük bir yapıdır.

Tepede çan kulesinin arkasındaki kesme taştan yapılmış olan kilise ise yeni Aya Yorgi Kilisesi’dir ve 1905 yılında inşa edilmiş, 1909 yılında kullanıma açılmıştır.

(Tepedeki restoranın iç kısmından bir kare)

Bir parantez de açacak olursak ; 23 Nisan günleri kutlanan Aziz George Günü, dünyanın dört bir yanından gelen binlerce din insanı ki buna Müslüman Türkler de dahil olmak üzere manastır yoluna koyulurlar. Şafak ayinine katılmak için yalın ayak çıkarlar tepeyi.

Ayinin ardından din insanlarının pek çoğu, tepenin doruğunda bulunan açık lokantada, eski takvime göre baharın gelişini geleneksel olarak müjdeleyen günü kutlayarak öğle yemeklerini yerler.

Lokanta, kendi etiketsiz kırmızı şarabının yanında basit yemek ve meze servisi de yapıyor. Tepenin zirvesi çoğunlukla çam ve selvi gibi ağaçlardan oluşmakta.

Bu arada bahsettiğim lokanta kısmında da fiyatlar uygun. Hatta bence,  çarşının içinde yiyip içmektense siz de kararlılığınızı bozup yukarıda hem bu manzarada hem de daha uygun fiyata bir yemek molası verebilirsiniz.

Tabii illa ki benim gibi yürüyerek çıkmak durumunda da değilsiniz.

Faytonların kaldırılmasından sonra ada-içi ulaşımı sağlayan elektrikli araçları da tercih edebilirsiniz. Bence yine gideriz. Ya sizce?

About The Author

Leave feedback about this

  • Quality
  • Price
  • Service

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field
Choose Image
Choose Video

X