27 Nisan 2024
İstanbul
ANNE & BABA BEBEK & ÇOCUK PSİKOLOJİ

Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen: “Çocukluk travmaları kaderinizi belirlemesin”

“Travma sonrası stres bozukluğu.” Artık bu tanıyı giderek daha çok duymaya başladık. Zorlaşan yaşam şartları, artan stres oranları bireyleri kimi zaman başa çıkamayacakları durumlarla karşı karşıya bırakabiliyor. Bilhassa çocukluk döneminde ya da akran zorbalığı gibi nedenlerle okul çağlarında yaşanan travmaların etkisi çok daha derin ve uzun soluklu oluyor. Peki, bireyin tüm yaşamını etkisi altına alabilecek boyutta sonuçlar doğuran bu travmalar, kaderimiz olmak zorunda mı? Altınbaş Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve APAM Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, çoğu zaman uzun soluklu olan bu sorunları çözmenin imkânsız olmadığını söylüyor. Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, Kolay Kampüs platformunda yer alan makalesinde, “Travmanın nedenlerini iyi anlayarak, belirtilerini gözlemleyerek ve gerektiğinde profesyonel yardım alarak, çocukluk travmalarının kaderinizi belirlemesine izin vermeyin” diyerek mühim önerilerde bulunuyor.

Çocukluk travmalarını atlatmak bireyden bireye değişebiliyor. Prof. Dr. Özen, sağlıklı bir iyileşme süreci için yapılacakları ise şöyle anlattı. “Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek, düzenli egzersiz yapmak ve dengeli beslenmek, fizyolojik ve duygusal sağlığın iyileşmesine katkıda bulunabilir. Benzer şekilde, resim yapma, müzik dinleme gibi duygusal ifadeyi teşvik eden sanatla alakalı ve yaratıcı aktiviteler de duygusal iyileşme süreçlerine katkı sağlar.” dedi. Her şeyin başı eğitim. Gerek ebeveynlerin gerekse çocukların travma konusunda eğitim almaları da çok mühim. Eğitimin mevzuya olan farkındalıklarının artmasına neden olur ki iyileşme sürecinde mühim rol oynayacağını kaydetti. Ek olarak aile üyelerinin arasındaki ilişkileri güçlendirmek ve desteklemek amacıyla aile terapisine katılmanın faydalarına da değinen Özen, “Çocuğun aile ve arkadaşları gibi sevdiği kişilerden duygusal destek alması, onların çocuğun duygusal dünyasını anlamaları ve ona empati göstermeleri, çocuğun kendisini daha iyi ifade etmesine ve duygusal iyileşme sürecinin desteklenmesine neden olabilir.” diyerek önemi tavsiyelerde bulundu.

En yaygın yaşanan çocukluk travmaları

Prof. Dr. Özen, en yaygın yaşanan çocukluk travmaları hakkında da bilgi verdi. Çocukluk döneminde yaşanan ihmal ve/yada istismarın öncelikli neden olduğunu belirtti. Özen’e göre, çocuğa yeterli bakımın verilmemesi, duygusal olarak ihmal edilmesi, cinsel ya da fizyolojik olarak istismar edilmesi gibi durumlar maalesef ağır travmalara neden oluyor. Aile içi şiddet mühim etkenlerden bir diğeri. Anne-baba içinde yaşanan fizyolojik, duygusal yada cinsel şiddetten çocuk fazlaca etkileniyor. Aynı şekilde ebeveynlerinin boşanması ya da ayrılması da sarsıcı bir etken. Özen diğer mühim etkenleri ise şöyle sıralıyor:

* Kayıplar yada ayrılıklar: Çocuğun yaşamındaki önemli bir kişinin (örn. Ebeveynlerden biri) kaybı ya da çocuğun yaşamından çıkıp gitmesi

* Ekonomik problemler: Ailenin yaşamış olduğu ekonomik problemlerden dolayı çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanamaması

* Hastalık: Çocuğun kendisinin yada aile üyelerinden birinin ciddi ve uzun soluklu sağlık problemi yaşaması.

* Göç: Ailenin farklı bir yere göç etmesi

* Doğal afetler: Deprem, yangın, sel gibi organik afetler.

Prof. Dr. Özen, bu gibi durumların yaşanmasının, çocukta duygusal zorluklara, güvensizlik, kaygı, uyum zorlukları ve stres yaşanmasına neden olduğunun altını çizdi; “Ancak şu unutulmamalıdır ki, her çocuk farklı ve biriciktir, dolayısıyla aynı vakalar farklı çocuklarda farklı tepkilere neden olabilir.” dedi.

Öte taraftan çocukluk döneminde yaşanan travmaların etkileri çocuğun yaşına, gelişim düzeyine, kişisel özelliklerine ve haiz olduğu destek sistemine bağlı olarak değişim gösterebiliyor. Bilhassa belirli yaş dönemlerinde yaşanmış olan travmatik vakalar çocukların o döneme özgü haiz oldukları özellikleri çerçevesinde, değişik etkilere haiz olabilir. Prof. Dr. Özen, yaş gruplarına nazaran travmanın sonuçlarına da şöyle açıklık getirdi getirdi.

  1. Bebeklik döneminde (0-2 yaş) yaşanmış olan ana-baba ayrılığı bireyin sonraki yaşamında güvenlik ve bağlanma sorunları yaşamasına neden olabilirken; bu zamanda yaşanmış olan ihmal bebeklerin duygusal ve fizyolojik gelişmenin negatif etkileyebilir.
  2. Okul-öncesi dönemde (3-6 yaş) maruz kalınan aile içi şiddet, çocuğun duygusal ve davranışsal problemler yaşamasına yol açabilirken; bu zamanda yaşanacak bir cinsel istismar kişinin kişilik gelişimine ve güven duygusuna zarar verebilir.
  3. Okul döneminde (7-12 yaş) karşılaşılan okul zorbalığı, çocuğun toplumsal ilişkilerini etkileyebildiği benzer biçimde, öz-saygı problemlerine da niçin olabilir. Gene bu zamanda yaşanmış olan aile içi çatışmalar, evlatların duygusal dengesini negatif yönde etkileyebilir.
  4. Ergenlik (13-18 yaş) döneminde yaşanmış olan cinsel şiddet gencin kimlik oluşturma sürecini zorlaştırabilirken; bu zamanda yaşanabilecek ihtimaller içinde travmatik vakalar, gencin bağımsız birey olma çabasını negatif yönde etkileyebilir.

“Travmanın sebep olduğu başlıca problemler

Evlatların yaşamış olduğu travmatik deneyimler kuşkusuz onların duygusal, sosyal, bilişsel ve fizyolojik gelişimlerini negatif yönde etkiliyor. Prof. Dr. Özen, tüm bu etkilerin çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir takım alanda görülebildiğini söyledi. Çocuklukta yaşanmış olan bu travmaların ileriki yaşlarda ilişki kurmadan, bağışıklık problemlerine, güven ve özsaygı problemlerine kadar pek çok yansıması olduğunu anlatarak, şu detayları paylaştı.

  • Depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi duygusal sorunlara neden olabilir,
  • Itimat sorunları, bağlanma problemleri ve ilişki zorlukları gibi ilişki problemlerine yol açabilir. Çocuklar yetişkin yaşamlarında güvenli ilişkiler kurma mevzusunda sorun yaşayabilir,
  • Saldırganlık, isyan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi davranış problemlerine yol açabilir,
  • Kronik ağrı, bağışıklık sistemi problemleri gibi fizyolojik sağlık problemlerine neden olabilir,
  • Çocukların kendilerine olan güven ve öz saygılarını etkileyebilir ki bu da yetişkinlik döneminde başarı, yetenek ve kendi değerine inanmada zorluk yaşanmasına yol açabilir,
  • Çocuğun içinde yaşamış olduğu topluma uyum sağlamasını zorlaştırabilir, bu da akademik başarısızlık, sosyal izolasyon, disiplinsizlik gibi uyum sorunlarını bununla beraber getirebilir.

About The Author

Leave feedback about this

  • Quality
  • Price
  • Service

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field
Choose Image
Choose Video

X