ABD’nın Pensilvanya şehrinde naturel bir şelalenin üstündeki kayalık bölgeye Frank Lloyd Wright tarafınca tasarlanan Fallingwater Evi, dünyanın en mühim konut projelerinin başlangıcında gelmektedir. Frank Lloyd Wright’ın en mühim eserlerinden biri olarak kabul edilen Fallingwater Evi, dünya genelinde esin kaynağı olmayı başarmıştır.
Frank Lloyd Wright, mimarlık kariyeri süresince tasarladığı ve inşa edilen 500’ün üstünde proje üretmiştir. Büyük bir kısmını müstakil evlerin ve villaların oluşturduğu bu projelerin birçok ortak noktası vardır. Frank Lloyd Wright kendi mimari prensipleri doğrultusunda tasarımlarını yapmıştır. Fallingwater evinde ise bu prensiplerin çoğunu görmek mümkündür.
Frank Lloyd Wright, dikey mimariye kıyasla yatay mimariyi tercih etmiştir. Hacimlerini üretirken dikey doğrultuda uzatmak yerine yatay doğrultuda genişletmeyi seçmiştir. Fallingwater Evi de bu özelliği göstermektedir. Yapının hacimleri, gereksinim doğrultusunda yatay yönde genişleyerek üremiştir. Hacimler fonksiyonlarına bakılırsa büyüyerek yapının genel komposizyonunu oluşturmaktadır. Bundan dolayı, yapı asimetrik bir kimlik de kazanmıştır. Terasların ve döşeme plaklarının da pürüzsüz ve çıplak görünümde bırakılması da yapının yatay aks ile kurduğu kuvvetli ilişkiyi vurgulamak amacıyladır.
“Bina içinde üstünde bulunmuş olduğu toprağı kucaklamalıdır.” Frank Lloyd Wright, tasarımlarında yapı ve peyzaj ilişkisini oldukca kuvvetli tutması ile ünlenmiştir. Fallingwater Evi’nin de üstünde bulunmuş olduğu kayalık topoğrafya ve şelale ile kuvvetli ilişkisini görmek mümkündür. Yapının üstüne kurulduğu kayalıklar adeta binanın temelini oluşturmaktadır. Bazı kayalıklar birinci kat seviyesine kadar yükselerek binaya değmektedir.
Leave feedback about this